Hristiyanlar Nasıl Dua Ederler?

 

Hristiyanlar’ın nasıl dua ettikleri konusunda İncil’i hiç tanımayan kişilerin bile az çok bir fikri vardır. Bu konudaki bilgileri çoğunlukla izledikleri filmlerden kaynaklanır. Buna göre bir dileği olan Hristiyanlar dua etmek için kiliseye gidip mum yakarlar, duadan önce ve sonra istavroz çıkarırlar ya da dua ederken bir Meryem Ana heykelinin önünde diz çökerler. Acaba İncil’de bu konuda neler yazılıdır? Bunun için İsa’nın vermiş olduğu örnek duaya bakalım:
‹‹Bunun için siz şöyle dua edin:
‹Göklerdeki Babamız,
Adın kutsal kılınsın.
Egemenliğin gelsin.
Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun.
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi,
Sen de bizim suçlarımızı bağışla.
Ayartılmamıza izin verme.
Bizi kötü olandan kurtar.
Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin›. (Matta 6:9-13)

Bazıları bu duayı ezbere bilseler de, İsa bu duayı ezberlememiz için vermemiştir. Bu duaya bakarak bir duanın en önemli unsurlarının ne olduğunu anlayabiliriz. İsa, Göklerdeki Babamız diyerek başlar. Çünkü her şeyin başlangıcı O’dur ve Yuhanna 1:12’de yazdığı gibi:
“Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi.”

İsa daha sonra Tanrı’nın isteğinin olması ve O’nun egemenliğinin gelmesi için dua etti. Burada, şeylerin Tanrı’nın istediği gibi olmasının, bizim kişisel isteklerimizden daha önemli olduğunu kabul etmemiz gerektiğini belirtir. Gündelik ekmeğimizi Tanrı’dan istemek, yaşamak için gereksinim duyduğumuz şeylerin asıl kaynağının Tanrı olduğunu kabul etmemiz anlamına gelir. Tanrı için “bağışlama” konusu da çok önemlidir. Tanrı yüreğimizde başkalarına karşı hiçbir acılık ve kin olmasını istemez. Nitekim İsa bu duanın hemen ardından şöyle der:
‹‹Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.›› (Matta 6:14-15)

İmanlıları ayartabilecek çok şey vardır. Bu örnek duada İsa’nın gösterdiği gibi Tanrı’nın bize ayartmalar karşısında güç vermesini dileriz. Çünkü her zaman denenmelere karşı durabilecek gücü bulamayabiliriz. Bu konuda Tanrı’ya olan bağımlılığımızı kabul ederiz. Kötü olandan Tanrı’nın bizi kurtarmasını istemek demek, günahtan uzak durmak için Tanrı’nın bize güç vermesini istemek demektir.

İsa bize sık sık duanın önemini belirtmiştir. Başka konularda olduğu gibi dua konusunda da şekilcilikten uzak durmamız gerektiğini ve asıl olanın yüreğimiz olduğunu belirtmiştir. Dua etmek için bir heykelin önünde durmamız gerekmediği gibi, mum yakmamız ya da istavroz çıkarmamız da gerekmez. Bunlar sadece bazı inanç grupları tarafından yıllardan beri yapılageldiği için nedeni sorgulanmadan kabul edilmiş şekilci uygulamalardır. Bunun gibi duaya başlamadan önce özel bir temizlik yapmamız, özel bir kıyafet giymemiz, vücudumuzu belli şekilde tutmamız ya da belli bir yöne bakmamız da gerekmez. Çünkü Tanrı her yerdedir ve dışımızdaki temizlikle değil yüreğimizle ilgilenir. Her şeyden önemlisi de Tanrı bilmediğimiz bir dilde anlamadığımız duaları ezberleyip tekrar tekrar okumamızı istemez. Duanın asıl amacı Tanrı’yla iletişim kurmak olduğuna göre ne dediğimizi anlamamız ve bunu kendi kelimelerimizle yapmamız önemlidir.

İşte biz Hristiyanlar, diğer bir deyişle İsa Mesih İnanlıları, bütün bu unsurlara dikkat ederek istediğimiz an, istediğimiz yerde kendi kelimelerimizle Tanrı’ya dua edebiliriz. Çünkü bizim için dua etmek, Göksel Babamızla konuşmak demektir. Yemeklerden önce şükür duası ederiz, Kutsal Kitap’ı okumadan önce bize anlayış vermesi için dua ederiz, içsel bir konuşma yapmak suretiyle dua ederiz, dileklerimizi dile getirmek için, hastalıklar için, yaşadığımız ülkeyi yönetenler için dua ederiz. Dua etme konusu ve şekli kısıtlı değildir. En önemlisi de bize duyduğu engin sevgisi ve bize sunduğu kurtuluş için Tanrı’ya şükür duası ederiz.

Tanrı seni de seviyor ve O’na dönmen için bekliyor. İsa şöyle diyor:
“İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; ben onunla, o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz.” (Vahiy 3:20)