Tanrı’ya da Duaya da İnanmıyorum

 

Tanrı’ya da Duaya da İnanmıyorum

Doğal afetler, savaşlar,savaştan kaçmaya çalışırken yollarda hayatlarını kaybeden, denizde boğulan çocuklar, kıtlıklar, terör, her alanda yaşanan adaletsizlikler, ölümcül hastalıklar, insanın insana yaptığı zulümler… ve bütün bunları görüp de hepsine göz yuman bir Tanrı! Bunca felâket yaşanırken Tanrı nerede? Hiç aldırmıyor mu acı çeken insanların haline? Ya Tanrı var ama olanlara aldırmayacak kadar sevgisiz ve ilgisiz, ya da gerçekte Tanrı yok.

Kutsal Kitap’ta şöyle yazar:

“Tanrı kesinlikle kötülük etmez, Her Şeye Gücü Yeten adaleti saptırmaz.” (Eyüp 34:12)

Kötülüğün kaynağı Tanrı değildir.

Başkalarına zulmetme kararı alan bir insanın eylemlerinin sorumlusu Tanrı değildir. Daha fazla kâr elde etme kaygısıyla dayanıksız evler inşa edenlerin yaptıkları evlerin depremlerde yıkılması sonucu yaşanan dramın, doğanın kirlenmesi sonucu oluşan çeşitli hastalıkların, savaşların ya da bazı insanların bencilliği nedeniyle ortaya çıkan adaletsizliklerin sorumlusu da Tanrı değildir. Tanrı’ya itaat etmemekte direnen insanlar…

“Tanrı’yı tanımakta yarar görmedikleri için Tanrı onları yararsız düşüncelere, yakışıksız davranışlara teslim etti. Her türlü haksızlık, kötülük, açgözlülük ve kinle doldular. Kıskançlık, öldürme hırsı, çekişme, hile, kötü niyetle doludurlar.” (Romalılar 1:28-29)

Çünkü hangi kültürden gelirse gelsin, hangi çağda, hangi coğrafyada yaşamış olursa olsun…

 “…herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 6:23)

Adem ve Havva’dan bu yana insanoğlu günahlı bir doğayla dünyaya gelir. Dünyada gördüğümüz bütün bu felâketlerin asıl nedeni günah içinde yaşamaya, yani Tanrı’dan uzak yaşamaya devam eden insanoğlunun aldığı kararlardır.

Değerli kardeşim, Tanrı insanı doğruyu ya da yanlışı seçme konusunda özgür bıraktı. Ama insan günahları içinde mahvolmasın diye bir kurtuluş yolu da hazırladı. Buna göre…

“… günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” (1. Yuhanna 1:9)

”Tanrı insanları İsa Mesih’e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur.“ (Romalılar 3:22)

Peki ya dualar? Tanrı kendisine yalvaran insanların dualarını duymuyor mu? Bir çok kişi dua etmeyi bir dilek otomatına para atıp isteğine kavuşmak gibi bir şeye benzetir. Para attığımız halde bir şey kazanamadığımız otomatlarla karşılaşınca kandırıldığımızı düşünürüz. Dualarımıza olumlu bir cevap alamadığımızda da tepkimiz buna benzer. O halde dua nedir, duanın anlamı nedir?

Dua Rab’be yalvarıştır (Çıkış 32:11), kişinin yüreğini Rab’be dökmesidir (1. Samuel 1:15), gayretle Rab’bi aramaktır (Eyüp 8:5), Rab’be yakın olmaktır (Mezmur 73:28), Rab’bin önünde diz çökmektir (Efesliler 3:15), kısacası Rab’le diri bir ilişkinin kaçınılmaz bir parçasıdır. Dua, Tanrı’dan istediğimiz bir şey için ödediğimiz bir bedel değildir: “O kadar dua ettim, Tanrı’ya yalvardım, duama olumlu cevap vermek zorunda!” düşüncesiyle dua etmek yanlıştır. Neden ve nasıl dua ettiğimiz ve Tanrı’nın buna vereceği cevabı anlamamız önemlidir.

Dua hakkında daha fazla bilgi için Erkeklerin Duaları ve Kadınların Duaları adlı yazıları okuyun.